İzmir Anadolu’nun yüzyıllardır Avrupa açılan kapılarından biri olarak Gediz, Büyük ve Küçük Menders Deltaları, Yarımadası, Körfezi, Kuş Cenneti ve daha sayabileceğimiz nice değeri ile büyük bir ekolojik varlık…
Son yıllarda bu ekolojik varlıklar etrafında yaşanan;
• Büyük Körfez Geçişi
• Körfezde yaşanan kirlilik ve koku sorunları
• Gediz Deltası’nın kirlilik ve yapılaşma sorunları ve Kuş Cenneti’nin geleceği
• Harmandalı Katı Atık Alanının acilen kapatılması
• Çeşme ve Urla’daki büyük yıkım projeleri
• Büyük ve Küçük Menderes deltasındaki kirlilik ve tarımda yaşanan sorunlar;
• Son yıllarda bunlara eklenen orman yangınları,
Bu sorunlar yaşanırken hep aynı algoritma dönüyor. Merkezi hükümet gerekli önemi vermiyor, bütçe ayırmıyor, yerel yönetimlerde bu alanlardaki yapabilirliğinin sınırlarını zorlamıyor. Sivil toplum ise bu süreci izlemekte yetiniyor, işbirliği yaptığı yerel yönetimleri zora sormamak için “ölçülü” bir söylem geliştiriyor. Bu algoritma, merkezi hükümete, yerel yönetimlere ve sivil topluma konforlu bir alan yaratıyor. Kimsenin “Ağzımızın Tadı Kaçmasın Ali Rıza Bey” ayarı da bozulmuyor.
Fakat doğa, ekolojik değerler ve İzmirliler için bu algoritmanın sonuçları ne yazık ki yıkıcı oluyor. Hiçbir değeri devraldığımız gibi gelecek kuşaklara devredemiyoruz, iklim değişikliğinin en yıkıcı etkileri ile baş etmek zorunda kalıyoruz ne yazık ki.
Örneğin en yakın zamanda yaşadığımız yangınlardan yaklaşırsak, yangınlar illaki çıkıyor. İlgilendiğimiz konu tedbirlerin olmaması ve müdahalenin düzgün yapılamaması…. Örneğin herkes uzaya giden astronota harcanan para ile 12 tane yangın söndürme uçağı alınabileceği konuşuyor.
Bir değerlendirme yapmak gerekirse bu felakete uğrayan halkın çoğunluğu bu yangınların kasıtlı çıkarıldığını, İzmir olduğu için özellikle söndürme faaliyetlerinin ve tedbirlerin yeterli olmadığını, bu yanan yerlerin yerleşime açılacağını ve yangınların bu yüzden çıkarıldığını düşünüyor. Bu algı an itibari ile ama bunun gerçek olup olmadığını araştırmalar ve geçen zaman sayesinde anlayabilmemiz mümkün…
Örneğin internette paylaşılan bir notu buraya eklemek istiyorum:
“İzmir’de ki yangınlarda önemli bir habitat kaybı yaşandı. Eğer desteklenirse bu kaybı kısa sürede telafi etmek mümkün Bu açıdan Karşıyaka civarında yaşayanlara önemli bir görev düşüyor. Habitatın yeniden oluşması sadece ağaç dikilmesini içermiyor. Yangınla beraber bir sonraki baharda açacak kır çiçekleri tohumları, topraktaki bakteriel flora, tozlayıcı arı ve arı dışındaki böcek türlerinin barınakları da yok oldu. Bu böceklerin bir kısmı yangınla beraber kent içlerine kaçtılar. Onlar için barınak(böcek istasyonları)ve beslenmeleri için polen ve nektar içeren çiçeklere ihtiyaç var. Bu nedenle orada yaşayanların balkon ve bahçelerine bu nitelikteki çiçekleri ekmeleri belediyenin yeşil alan peyzajını bu durumu gözetecek şekilde düzenlemesi gerekiyor. Çok az maliyet getiren bu uygulamanın hayata geçirilmesi için ihtiyaç duyulan tek şey, İzmir’de fazlasıyla olduğunu düşündüğüm farkındalık, duyarlılık ve merhamet olacaktır.”
Son Körfez kirliliği tartışmalarında büyükşehir belediyesini merkezi hükümeti masaya çağırması bu bağlamda anlamlı bir başlangıç sıra masada halkın taleplerini formüle edecek sivil yapıların harekete geçirilmesinde..
İzmir’in çok büyük bir ekolojik katılım projesine ihtiyacı var. Bu katılım sürecinin hem yukarda tarif edilen türde kendi insiyatifini geliştirecek kampanyalar örgütlemesine, hem de ötekileştirilmiş, dışlanmış halkın sürekli “izin vermiyorlar – para yok” gibi ikilemlerini aşacak bir insiyatif üretmesine ihtiyaç var.
Son Körfez kirliliği tartışmalarında büyükşehir belediyesinin merkezi hükümeti masaya çağırması bu bağlamda anlamlı bir başlangıç; sıra masada halkın taleplerini formüle edecek sivil yapıların harekete geçirilmesinde, merkezi hükümete sadece tek harf farkına sahip başka bir şehrimiz “İzmit”te uygulanan modelin “İzmir” içinde uygulanması gerekli toplumsal talebi yaratmakta, konunun gerçekten uzmanı bilim adamlarının çalışma içine çekilmesinde, İzmit’ten başlayarak Gemlik, İskenderun, Aliağa ve İzmir körfezlerinde plansız sanayi yapılaşmalarının durdurulmasında ve yerel yönetimlere konfor alanlarını terk ederek halkın yanında yer almaktan bir seçeneğinin olmadığının anlamasının sağlamasında…