Türkiye, altın madenciliğinde önemli bir potansiyele sahip olup, son yıllarda bu alanda çeşitli yatırımlar ve projelerle gündeme geliyor. Ülkenin çeşitli bölgelerinde aktif olarak işletilen altın madenleri, hem tartışmalı ekonomik katkılarıyla, hem de çevresel etkileri ile dikkat çekiyor.
- Gümüşhane – Mastra Altın Madeni (Koza, 2009)
- İzmir – Çukuralan Altın Madeni (Koza, 2009)
- Erzincan – Çöpler Altın Madeni (Alacer, 2010)
- İzmir – Efemçukuru Altın Madeni (Tüprag, 2011)
- Eskişehir – Kaymaz Altın Madeni (Koza, 2011)
- Niğde – Bolkardağ Altın Madeni (Gümüştaş, 2012)
- Gümüşhane – Midi Altın Madeni (Yıldızbakır, 2012)
- Kayseri – Himmetdede Altın Madeni (Koza, 2013)
- Ordu – Altıntepe Altın Madeni (Bahar, 2015)
- Sivas – Bakırtepe Altın Madeni (Demirexport, 2015)
- Konya – İnlice Altın Madeni (Esan, 2015)
- Balıkesir – Kızıltepe Altın Madeni (Zenit, 2017)
- Çanakkale – Lapseki Altın Madeni (Tümad, 2018)
- Balıkesir – İvrindi Altın Madeni (Tümad, 2019)
- Kayseri – Öksüt Altın Madeni (Centerra, 2020)
- Bilecik Altın Madeni (Gübretaş Maden, 2020)
Bu madenlerin birçoğu siyanürle altın ayrıştırma yöntemi kullanmaktadır. Örneğin, İzmir Bergama’daki Ovacık Altın Madeni (Koza Altın, 2001) ve Uşak Eşme’deki Kışladağ Altın Madeni (Eldorado Gold, 2006) gibi madenler, siyanürlü yöntemlerle altın çıkarmaktadır.
Türkiye’deki altın madenciliği faaliyetleri, ekonomiye katkısının yanı sıra çevresel etkileri nedeniyle de sıkça tartışılmaktadır. Özellikle siyanür kullanımı, çevre ve insan sağlığı açısından büyük endişeler yaratmakta ve çeşitli protesto ve yasal süreçlere konu olmaktadır. Avrupa’da bazı ülkeler siyanürlü altın madenciliğini yasaklarken, Türkiye’de bu yöntem hala yaygın olarak kullanılmaktadır.