İçin Kategoriye Göz Atın

Yeşil Bilim

Gösteriliyor: 1 - 3 arasında 3 Makaleler

Orman yangınlarına en büyük zararı otlak alanlar ve çalılıklar veriyor

ABD’de Wisconsin-Madison Üniversitesi akademisyenleri tarafından yürütülen bir araştırma, orman yangınlarının yerleşim yerlerine etkilerini inceledi. “ABD’deki Evlere Yönelik Artan Orman Yangını Riski: Otlak ve Çalılıkların Etkisi” başlıklı çalışma, ormanlık alanlara yakın yerleşim yerlerinde bulunan otlak ve çalılık alanların, yangınların yayılması ve yapıların zarar görmesi üzerindeki etkilerini ortaya koydu.

Elde edilen bulgular, çevredeki bitki örtüsünün yangınların oluşmasında ve yayılmasında kritik bir rol oynadığını gösterdi. Özellikle otlak ve çalılık alanların yangınların etkilediği alanı genişlettiği ve bölgedeki yapıların yangınlardan daha fazla etkilendiğini ortaya koydu.

Çalışmada, ABD’de 1990-2020 yılları arasında meydana gelen orman yangınlarının yüzde 64’ünün otlak ve çalılık alanlarda gerçekleştiği belirlendi. Bu yangınlar sonucunda yaklaşık 33,7 milyon hektarlık alanın yanmasıyla, otlak ve çalılık alanların yangınların büyük bir kısmını oluşturduğu ortaya çıktı.

Araştırma ayrıca, ormanlık alanlar ile yerleşim yerleri arasındaki tampon bölgelerin azalmasıyla birlikte, yangınların yerleşim yerlerine daha hızlı ulaştığını ortaya koydu. Özellikle kentsel alanlarda artan konut ihtiyacı doğrultusunda tampon bölgelerin yapılarla dolması, yangınların yayılma hızını artırdığı vurgulandı.

Araştırmanın sonuçlarına göre, yangınların yerleşim yerlerine sıçradığı bölgelerde, evlerin yangınlardan etkilenme sebepleri üzerine de değerlendirmeler yapıldı. Evlerin yabani bitki örtüsüyle iç içe geçtiği bölgelerde konumlandırılmasının risk oluşturduğu, aynı zamanda otlak ve çalılık alanların evlerin tahrip olmasına neden olduğu tespit edildi.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Doğanay Tolunay, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, orman yangınlarının Türkiye’de de ciddi bir tehdit oluşturduğunu ve özellikle son yıllarda kentlerin yangın riski altında olduğunu belirtti. Tolunay, ormanlık alanlarla yerleşim yerleri arasında tampon bölgelerin önemine vurgu yaparak, bu bölgelerdeki otların kontrol altına alınması gerektiğini ifade etti.

Kaynak: AA

Dünyanın en eski fosilleşmiş ormanı bulundu

Minehead’deki yüksek rakımlı falezlerde bulunan fosilleşmiş orman, Cambridge ve Cardiff Üniversiteleri’nden araştırmacılar tarafından keşfedildi. Araştırmacılar, bu keşfin Britanya’daki en eski fosilleşmiş ağaçlar olduğunu ve dünyanın bilinen en eski ağaçları arasında yer aldığını belirtiyor.

Kalamopiton olarak adlandırılan ağaçlar, palmiye ağaçlarını andırıyor ve günümüzdeki ağaçların prototipleri olarak kabul ediliyor. Fosil ormanın bulunması, bilim insanlarına o dönemdeki bitki ve yaşam formlarının nasıl olduğunu anlama fırsatı veriyor.

Dr. Christopher Berry, bulgunun önemini vurgulayarak, bu ağaçları doğrudan büyüdükleri yerlerde görmekten büyük mutluluk duyduğunu belirtti. Fosiller, ağaçların çevreyi nasıl şekillendirdiğini ve o dönemdeki ekolojik dengeyi gösteriyor.

Fosil ormanın keşfi, ABD’nin New York eyaletindeki benzerlerinden 4 milyon yıl daha eski olduğunu ortaya koyuyor. Devon ve Somerset kıyılarındaki Hangman Kumtaşı Formasyonları’nda bulunan fosil orman, Devoniyen dönemine ait ve yaşamın karaya doğru yayıldığı döneme ait önemli bir iz bırakıyor.

Prof. Neil Davies, fosil ormanın garip bir yapıya sahip olduğunu belirterek, günümüzdeki ormanlardan oldukça farklı olduğunu ifade etti. Dr. Paul Kendrick ise bu döneme ait ağaçların günümüzdeki türlerden farklı olduğunu ve bu keşfin doğal tarih açısından büyük bir öneme sahip olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin ilk uzay misyonunda gerçekleşen “Mikroalg deneyi” sonuç veriyor

Türkiye’nin insanlı ilk uzay görevinde gerçekleştirilen deneylerden biri olan “UzMAn” deneyi, Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Doktor Öğretim Üyesi Berat Haznedaroğlu’nun liderliğinde hayata geçirildi. İlk Türk astronot Alper Gezeravcı tarafından Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) gerçekleştirilen deneyin örnekleri geçtiğimiz hafta dünyaya ulaştı.

Deney, mikroalg türlerinin karbon dioksit yakalama performanslarının ve oksijen üretim kabiliyetlerinin belirlenmesini amaçlıyor. Boğaziçi Üniversitesi Sarıtepe Kampüsü’nde yapılan incelemelerde, alglerin yerçekimsiz ortamda, kapalı mekanlarda bulunandan 3 ila 5 kat daha fazla karbon dioksiti oksijene dönüştürme yeteneğine sahip olduğu tespit edildi.

Projenin yürütücüsü olan Haznedaroğlu liderliğindeki ekip, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (TÜBİTAK MAM) ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden 8 bilim insanından oluşuyordu. Deneyde, TÜBİTAK Uzay Enstitüsü’nün de destek sağladığı düzenekte, iki kutuplardan izole edilen ve hem tatlı hem de tuzlu suda yaşayabilen 3 farklı mikroalg türü test edildi.

Kaynak: AA